20100429

kynodontas

KYNODONTAS -
Düşmek için yer arayan bir köpek dişi, ağız dolusu baklanın çıkmasını beklerken, son provasında son nefesini ağzından kaçırıyor. Kelimeler anlamlarıyla örtüşürken, üstü örtülen esas tanım alışkanlığın kendisi oluyor. Aslında gariplik; sıradanlığın zıttı sanılırken, esası, bagajda yetişen renkli balonlar... yüzümüzde patlıyor.

einaym pkuhot

EINAYM PKUHOT -
İnsan insanı keşfetti, tanrı eski şöhretini yitirdi. Cennette yanlarında olma sözünü veren yaradan, gerçek hayatta kullarını görmeyince, arzuyu huzura çeviren bir dünya parselledi insan kendine. Bulutlara alerjisi olan bir kuşun, ayaklarıyla yaşayabilmeyi kendine yedirememesi gibi, insan da tanrısız duramadı ve var edeni, yok edene yeğledi.

20100427

le huitieme jour

LE HUITIEME JOUR -
Büyük boy ceset torbamıza, biz hiç orada değilken, insanlık sızmış. Kendini tekrarlayan anlaraymış ithafı, dönüşü kendi etrafında olan dünyanın. Cenneti aşağıda sanıp intihara meyilliymişiz, oysa ölenler bize hep tepeden bakmış. Başta aslında hiç bir şey yokmuş. Güneş, dünya, inekler, çimen, ağaç, insanlar... ama hiç biri. İyice dolunca dünya, tebessümümüze el koyulmuş. Başta aslında, her şey çokmuş.

20100420

aanrijding in moscou

AANRIJDING IN MOSCOU -
Sahibinden satılık gözyaşı vadisi. Karanlık odası var. Arka cephesi epey rüzgarlı. Ön cephe yok. Şu ezkaza dünyanın tam da dışında. İster müstakil yalnızlığınıza kafa tutun, ister atıp tuttuğunuz kalabalıktan elinizi eteğinizi çekip bizi seçin. Biz, yere düşmeyen iğnenizi alıp, size meşru bir son dikelim çamurlu ellerimizle. Siz gerisini kendinize bırakın.

20100419

madeo

MADEO -
İki büklüm ağızla katili takdim eden maktül, suçu mermiden alıp kovana satıyor. İzahın robot resmini çizen despot tebeşir, yattığı yerden göğe, benzersiz bir toz bulutu kaldırıyor. Özrün kabahattan peydahladığı suç, namağlup düşmemeye oynuyor.

20100416

fish tank

FISH TANK -
Eli tetikte, işaret parmağına gerili misinayla, dipteki küçük balığın varlığını yokluyor büyük balık. Kılçıklarını ayıklamadan leziz bir sofra sunuyor kendine. Olta inip kalktıkça üşüşüyor eğreti duran aklı, küçük balık bildiğini tersten okuyor. Kulağa hoş geldikçe tutunduğu ritme sarılıyor. Akvaryum kendini deniz sanıp, ağırdan satıyor.